3 Mart 2015 Salı

Severim: Müslüm Gürses



2004 yılında Kilyos'ta Solar Beach'de yapılan "Rockİstanbul" festivali, nedense çoğuna gitmiş olmama rağmen benim için en keyiflilerindendi. Faithless, Starsailor, Anathema gibi isimlerin yanında bir isim vardı ki tek düşündüğüm bunun bir şaka olmasıydı: Müslüm Gürses..

Söylediği müzik tarzı, sözler, tezlere konu olmuş olan hitap ettiği jiletli kitle ile Müslüm Gürses o zamanlar için pek çekici bir isim değildi ve biz sınıflandırmayı, konumlandırmayı bize öğreten bir şehir kültüründe büyümüştük. Herkes kategorize edilir ve bir sepetin içine atılırdı.

İsmi duyduğumda "öteki" olan Müslüm Gürses'in Rock festivalinde şarkı söyleyeceği gerçeği o dalga geçmiyorum bizler için sadece büyük bir şakaydı. Bunu o zaman kim düşündü bilmiyorum ama tebrik ediyorum çünkü bizdeki bir ön yargının yıkılmasına önayak oldu.

Aslında benim sonradan öğrendiğim aslında öncesinde bir değişim yaşanmaya başladığı için Müslüm Baba festivale kadar taşınmıştı. Önce bir pop şarkısı yorumlamış "Son Pişmanlık" ve ardından "Paramparça" gelmişti.

Yıl kaç hatırlamıyorum ancak asla arabesk müzik dinlemeyeceğinden emin olduğum bir arkadaşımın arabasına bindiğimde tüm yol boyunca bana Müslüm Gürses dinletmişti, şaşkınlıklar içindeydim. Kategorize etmeye o kadar alışmışız ki "o, onu dinleyemez!" bu düşünce tarzı şimdilerde öylesine komik ve saçma geliyor ki..

Bana dinlettiği albüm 2006 Nisan'nında Murathan Mungan'ın seçtikleriyle Müslüm Gürses: Aşk Tesadüfleri Sever albümü. Gerçekten hala tamamını dinlemeyenler için şiddetle tavsiye edebileceğim bir albümdür ki içindeki şarkılardan bazılarını hala özellikle arada açıp büyük keyifle dinlediğimi söyleyebilirim.


Bu bahsettiğim tabii ki zaman içinde onu tanımamda kendi periyodum, aralarda kaçırdığım ve bilmediğim ayrıntılar tarihin sayfalarında.

Zor bir hayat yaşamış Müslüm Gürses doğduğu coğrafya ve hayatının gidişat yönü dolayısıyla arabesk müzik ile kendini ifade edebilme imkanı bulmuştur. Eğer bambaşka bir hayata gözlerini açmış olsaydı belki Türkiye'nin en iyi rockerlarından biri olacaktı ya da harika bir blues sanatçısı olacaktı, kim bilir? Ki olmaması da çok iyi olmuş bir yandan çünkü onu besleyen, zenginleştiren arabeskmiş.

Bir dönem geldi Türkiye'nin Leonard Cohen'i diye bile anıldı. O yaşta kendini bambaşka bir yere taşıdı Müslüm Gürses. Ona, ağzında gümüş kaşığı ile doğmuş tüm sanatçılardan, cesareti eksik olduğundan kendini tekrar etmeye mahkum müzisyenlerden, bu coğrafyada dünyaya gelip ne olduğunu bile anlamaya çalışmadan"ığğ arabesk mi iğrenç" diyen kendini bir ömür bilemeyecek insanlardan daha çok saygı duyuyorum. Bravo Müslüm Gürses, bu toprakların parmakla gösterilebilecek karakterlerinden birisin bence.. Kategorize etmeden sadece sanatı dinleneme ve müzikte özgürleşmeme vesile olanlardan biri olduğun için çok teşekkürler, sanırım benim için bir ömür özel kalacaksın Müslüm Gürses..

Türkiye'de garip ön yargılar sebebiyle dinlediği müzikten utanan insanlar vardır ve bu yazıyı okuyan çoğu insanın da öyle olduğunu biliyorum. Dinlediğim müziği en ayıplanabilecek ortamlarda dile getirmiş olan ben o ortamlarda sadece zikretme cesareti olmayan insanlar olduğunu hep bildim ve gözgöze gelip gülümsedim. Dedim ya nice Müslüm ve Kibariye'ler bu topraklarda yetişsin de ortamların en ayıplananı olmaya zaten çoktan razıyım sanırım...

0 yorum:

Yorum Gönder