Bodrum'un sadece beach ve gece hayatından ibaret olduğunu sananlara inat bir seçenek sunmak istiyorum.
Bu şaşırtan vadiye ilk gidişim 5-6 yıl kadar önceydi. Orada yaşayan bir arkadaşımın "alternatif bir önerim var bugün sizi bir yere götürmek istiyorum" demesiyle yola çıktık. Bodrum'a yaklaşık 25-30 km uzaklıkta Milas-Bodrum kara yolu üzerinde Ağaçlıhöyük Gökçeler sapağından 10 dakikalık uzaklıkta bulunan bu rüya vadisi beni Türk Alice gibi hissettirmişti.
Bodrum'un güneşten yanmış, sararmış otları ve kurumuş toprakları arasından inadına yemyeşil, inadına sakindi...
Ahşap bir masanın iki yanına oturduk...
Sessiz miydi derseniz evet ama iki ses haricinde; yanımızda usulca yıllara karşı koymuş eski bir Osmanlı su değirmeninden gelen su sesi ve taş plaktan çalınan Türk Sanat Müziği.
Siparişler alındı... Vadinin içinde alabalık çiftliği var ancak bilen dostlar seçimlerini kuzu tandır ve rakıdan yana kullanınca bir bildikleri vardır elbet diye düşündüm ve evet doğru seçimdi... Servis bakır kapların içinde altında kömürle geldi. Pek et yemeyen ben bile yıllarca tadını unutamadığım bir lezzetle karşı karşıyaydım. Biz yemeklerimizi su sesi ve sanat müziği eşliğinde yerken kuzunun gerçekten ilkel yöntemler ile çevrilerek yapıldığına da şahit olduk.
O zamanlar Türklerin pek uğrak yeri olmayan bu vadiye, turistlerin parkurlarında gezmek ve mağaraları görmek için akın ediyor olması beni şaşırtmıştı. Vadiden geçen ırmağın suyu, değirmeni hafif hafif döndürürken değirmenin içinden akan buz gibi su ile serinleyenler ve suyun üzerine kurulmuş hamaklarda ruhunu mutluluğa teslim edenlere de imrenmedim değil.
Nam-ı değer Türk Alice ben Bodrum beachlerinde yediğim dandik yemeklere verdiğim paranın yarısını bile ödemeyip maddi ve manevi olarak tacize uğramayarak keyifle evimin yolunu tuttum.
Ayrıntılı bilgi almak için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Bu yaz gitmeye karar verirsen sanırım eşlik edebilirim, ne dersin??
0 yorum:
Yorum Gönder